Usta gazeteci Yavuz Donat, 28 Şubat'ın arkasındaki güçleri açıkladı: ABD ve MOSSAD'ın planı...
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu, skandal kararlar alarak Türkiye'nin seçilmiş hükümetine el çektirdi. Başörtülü kızların eğitim haklarının ellerinden alındı, ordu ve bürokrasi merkezli yürütülen darbe, vatandaşları da hedef alarak Türkiye'deki sivil hayata da müdahale etme sürecini başlattı. Tarihe kara bir leke olarak geçen ve postmodern darbe olarak anılan 28 Şubat'ta dönemin medyası tarafından işte bu manşetlerle destek verilmişti.
Usta gazeteci Yavuz Donat, 28 Şubat'ın arkasındaki güçleri açıkladı: ABD ve MOSSAD'ın planı...
Giriş: 28.02.2021 16:01 - Son Güncelleme: 28.02.2021 17:01
Türkiye demokrasi tarihinin en kara günlerinden biri olan 28 Şubat’ın yıl dönümünde, A Haber canlı yayınına katılan usta gazeteci Yavuz Donat, o dönem yaşananları anlattı. Dönemin şifrelerini veren ve çarpıcı açıklamalarda bulunan Donat, "28 Şubat'ın özü diğer darbelerle aynı" derken, postmodern darbenin arkasındaki güçleri de açıkladı.
İşte Yavuz Donat'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
28 Şubat'ı Türkiye benden öğrendi. Prof. Dr. Başbakan Necmettin Erbakan da 28 Şubat'ı benden öğrendi. Ben bir Pazar günü Gençlerbirliği-Altay maçına gitmiştim. Gençlerbirliği'nin asbaşkanıydım. Şeref tribününe oturacağım sırada arka sıralardan birisi bana "gel gel" diyerek el salladı. Şapkalı, kasketli, siyah gözlüklü falan birisi. Tanımıyorum. Ama ısrarlar da "gel" diye davet ediyor. Gittim. Oramiral Güven Erkaya. Deniz kuvvetleri komutanı. "Altay taraftarıyım" dedi, "Sen de Gençlerbirliği yöneticisisin. Maç izlemeye geldim" dedi. Oturduk, sohbet ettik. Sohbet sırasında bana ordunun rahatsızlığını, MGK toplantılarında yapılan görüşmeleri, Demirel'e ısrarla MGK'yı özel bir irtica gündemiyle toplamasını istediklerini, Demirel'in bunu her defasında ertelediğini, bu defa çok ısrar ettiklerini ve 28 Şubat'ta özel gündemle MGK'nın toplanacağını söyledi. Kağıdı, kalemi çıkarmak istedim. "Aklına yaz" dedi. Bunları gazetede yazacağımı söyledim. "Hiçbir mahsuru yok" dedi. Yazdım, gazetede manşet oldu. Sonrasında da 28 Şubat geldi.
28 ŞUBAT'IN ÖZÜ DİĞER DARBELERİN GEREKÇESİYLE AYNI
Burada atlanılan bir şey var. 28 Şubat'ın özünde, daha önceki darbelerin gerekçesi neyse; 28 Şubat Postmodern darbesinin özü, arkası, önü aynıdır. Yani Erbakan gelirken, adil düzen dedi, sömürüye son dedi. Türkiye'de Adnan Menderes "yerli ve milli" demiştir. Demirel "yerli ve milli" demiştir. Erbakan aynı şekilde bir "adil düzen" sözü etmiştir. Bu Türkiye'de bir takım çevreleri ve batıyı rahatsız etti. 28 Şubat'ın arkasında sadece 2-3 tane generali saymak falan doğru değildir. Medyası ve büyük sermayesi de vardır. Unutmayın ki 28 Şubat'tan sonra gelen süreçte kaç tane banka batmıştır ve trilyonlar nasıl hortumlanmıştır. Özellikle ABD ve İsrail ikilisi Erbakan Hoca'nın başbakanlık yapmasını ve o hükümetin devam etmesini istemediler.
ABD GİZLİ BİR YAZI YOLLADI
Hoca başbakan oldu, Recai Kutan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıydı. Türkiye'nin acil olarak doğalgaza ihtiyacı vardı. Doğalgaz bazı ülkelerden alınıyordu ama İran doğalgazı daha ucuz ve taşıması daha kolaydı. İran'la doğalgaz anlaşması yapılmak istendi. Bu sırada ABD'den iki tane bakan geldi. Recai Kutan'ı uyardılar. "İran ile 300 milyon dolardan fazla alışveriş kim yaparsa, biz ona karşı önlem uygularız. İran'dan doğalgaz almayın" dediler. Bundan sonra Erbakan Hoca İran'la doğalgaz anlaşmasını imzaladı. Sonrasında ABD'nin o dönemki içişleri bakanı Ankara'daki büyükelçiliğe bir yazı yazdı. Gizli bir yazıdır. O yazıda söylenen şudur: Erbakan hükümetinin İran, Irak, Nijerya, Sudan gibi ülkelerle ilişkilerini güçlendirme politikası, ABD'nin çıkarlarına aykırıdır. Bu politika durdurulmalıdır. TSK'nın üst düzey kademesi Erbakan'ı desteklememektedir. Asker harekete geçmeye zorlanmalıdır. Aksiyon planınız nedir Ankara olarak?
BRİFİNGLER MOSSAD KURGUSUYDU
Bu kadar açık. Göz göre göre geldi. O dönemde brifingler yapıldı. Profesörler gittiler, bürokratlar gittiler. Hakim, savcılar gittiler. Şevket Kazan dedi ki hakim ve savcılara, "Bu brifinglere gitmeniz suçtur. Gitmeyin" dedi. Ertesi gün 400 tane hakim ve savcı brifinge giderek ayakta alkışladılar. O brifingin içeriği tamamen MOSSAD kurgusuydu. Bunlar daha sonra zaman içerisinde anlaşıldı ama iş işten geçmişti.
Halkın, belirli kesimlerin hoşuna gidecek bazı laflar vardır. İrtica, baş örtüsü gibi. Aynı laflar Adnan Menderes döneminde de darbe gerekçesi olmuştur, Demirel döneminde de gerekçe olmuştur. Hoca çok daha açık bir tavırla yürüdüğü için o dönemde de gerekçe olmuştur. Hoca başbakanlığa geldiği zaman "Devlet millet buluşmasını sağlayacağım" demişti. Bu laf bile belirli çevreleri rahatsız etmiştir.
Konuşmanın tamamını ve en dikkat çeken çarpıcı açıklamaları videodan dinleyebilirsiniz...
Tarihin kara lekesi: 28 Şubat! İşte siyasilerin 28 Şubat paylaşımları
Son dakika: 28 Şubat postmodern darbe nasıl yapıldı? Sabah Gazetesi yazarı Yavuz Donat A Haber'de anlattı: 28 Şubat'ı Türkiye benden öğrendi
Türk siyasi tarihinin kara lekesi 28 Şubat sürecinin 24. yılı. Peki 28 Şubat'ta neler olmuştu? Demokrasi nasıl tank paletlerinin altında ezildi? Milli irade nasıl yok sayıldı? Postmodern darbe adı altında gerçekleşen zulümün baş aktörleri kimlerdi? O acı günlerde neler yaşandı? Asker 28 Şubat'ta nasıl müdahale etti? Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat A Haber canlı yayınında anlattı. Donat, "Türkiye 28 Şubat'ı benden öğrendi" ifadelerini kullanarak "Hoca'nın adil düzen sözü Türkiye'de bir takım çevreleri ve Batı'yı rahatsız etti" dedi. İşte öncesiyle ve sonrasıyla 38 Şubat süreci...
Giriş Tarihi: 28.02.2021 14:57Güncelleme Tarihi: 28.02.2021 15:41
Türk siyasi tarihinin kara lekesi 28 Şubat sürecinin 24. yılı. Peki 28 Şubat'ta neler olmuştu? Demokrasi nasıl tank paletlerinin altında ezildi? Milli irade nasıl yok sayıldı? Postmodern darbe adı altında gerçekleşen zulümün baş aktörleri kimlerdi? O acı günlerde neler yaşandı? Asker 28 Şubat'ta nasıl müdahale etti? Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat A Haber canlı yayınında anlattı. Donat, "Türkiye 28 Şubat'ı benden öğrendi" ifadelerini kullanarak "Hoca'nın adil düzen sözü Türkiye'de bir takım çevreleri ve Batı'yı rahatsız etti" dedi.
İşte o açıklamalardan satır başları;
"TÜRKİYE BENDEN ÖĞRENDİ"
28 Şubat'ı Türkiye benden öğrendi. Prof. Dr. Başbakan Necmettin Erbakan da 28 Şubat'ı benden öğrendi. Bir Pazar günü maça gitmiştim Gençlerbirliği – Altay maçına. Gençlerbirliği'nin as başkanıydım gittim şeref tribünündeki yerime oturacağım sırada arka sıralardan birisi bana el salladı gel gel diye. Şapkalı kasketli siyah gözlüklü paltolu kaşkolü birisi tanımıyorum ama ısrarla da davet ediyor. Gittim Oramiral Güven Erkaya Deniz Kuvvetleri Komutanı Altay taraftarıyım dedi sen de Gençlerbirliği yöneticisisin maç izlemeye geldim dedi. Oturduk sohbet ettik. Sohbet sırasında bana ordunun rahatsızlığını, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında yapılan görüşmeleri, Demirel'e ısrarla MGK'yı özel bir irtica gündemiyle toplamasını istediklerini Demirel'in bunu her defasında ertelediğini, bu defa çok ısrar ettiklerini ve 28 Şubat'ta özel gündemle MGK'nın toplanacağını söyledi. Kağıdı kalemi çıkarmak istedim aklına yaz dedi. Bunları gazetede yazacağım dedim hiçbir mahsuru yok dedi. Yazdım gazetede manşet oldu ondan sonra da 28 Şubat geldi.
HOCANIN ADİL DÜZEN SÖZÜ RAHATSIZ ETTİ
Burada atlanılan bir şey var. 28 Şubat'ın özünde daha önceki darbelerin gerekçesi neyse 28 Şubat postmodern darbesinin özü arkası önü aynıdır. Erbakan Hoca gelirken adil düzen dedi sömürüye son dedi. Türkiye'de Adnan Menderes yerli ve milli demiştir Demirel yerli ve milli demiştir Hoca aynı şekilde bir adil düzen sözü etti bu Türkiye'de bir takım çevreleri ve Batı'yı rahatsız etti. Gerisinde 28 Şubat'ın arkasında sadece iki tane 3 tane general saymak yetmez. Medyası da vardır büyük sermayesi de vardır. Unutmayın ki 28 Şubat sürecinden sonra gelen dönemde kaç tane banka batmıştır. Trilyonlar nasıl hortumlanmıştır? Özellikle ABD İsrail ikilisi Hoca'nın Başbakanlık yapmasını o hükümetin devam etmesini istemediler. Hoca iktidara Başbakanlığa geldiği zaman devlet millet buluşmasını ve kaynaşmasını sağlayacağım dedi bu laf bile bir takım çevreleri rahatsız etmiştir bu kadar açık.
DEMİREL SİSTEMİN YÜRÜMEDİĞİNİ GÖRDÜ
Herkesin kendisine göre bir hesabı vardı. O dönemde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile konuştum. Tunus seyahati dönüşü yaptığım bir konuşma vardır bu sistem işlemiyor dedi. İşlemiyor dediği sistem parlamenter sistemdir. Süleyman Demirel o dönemde ilk defa başkanlık sistemini seslendirmiş ve savunmuştur. Sistemin yürümediğini gördü. Türkiye'nin bir an önce seçime gitmesi gerekiyor dedi. Ama Cumhurbaşkanı olarak Meclis'i fes edip Türkiye'yi seçime götürme imkan ve yetkisi yoktu.
ERBAKAN'IN DEVRİLMESİ İÇİN İSTİFA ETTİLER
Siyasetçilerin o dönemde tavrı neydi? Bakın İstanbul'da bir toplantı oldu, 8. Dünya kalp günü falan öyle bir toplantı, o toplantıda denildi ki Erbakan hükümetini alkışlarla istifaya davet edelim. Millet ayağa kalktı alkışladı. Alkışlayanlar içerisinde Erbakan hükümetinin Sağlık Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna da vardı. Aktuna darbe sürecinden epeyce sonra bir gazeteye verdiği mülakatta şunu demiştir "hepimizi gaza getirdiler, darbe geliyor dediler, irtica tehlikesi var dediler, hepimiz korktuk o davranışın direk içine girdik". Erbakan hükümetinin devrilmesi için hükümetin iki üyesi hükümeti protesto ederek bakanlıktan istifa etmiştir.
28 ŞUBAT TAM BİR REZİLLİKTİR
Bunlar büyülü laflardır irtica deyince tüylerimiz diken diken ediyor "Atatürk devrimleri yıkılmak isteniyor" deyince bir anda tüylerimiz diken diken oluyor. Bizim bu hassas damarlarımızı MOSSAD da biliyor, ABD de biliyor çıkar çevreleri de biliyor faiz düzeni de biliyor. 28 Şubat tam bir rezilliktir. Tam bir utanç belgesidir.
HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Giriş: 28.02.2021 16:01 - Son Güncelleme: 28.02.2021 17:01
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu, skandal kararlar alarak Türkiye'nin seçilmiş hükümetine el çektirdi. Başörtülü kızların eğitim haklarının ellerinden alındı, ordu ve bürokrasi merkezli yürütülen darbe, vatandaşları da hedef alarak Türkiye'deki sivil hayata da müdahale etme sürecini başlattı. Tarihe kara bir leke olarak geçen ve postmodern darbe olarak anılan 28 Şubat'ta dönemin medyası tarafından işte bu manşetlerle destek verilmişti.
BU GALERİYİ PAYLAŞ28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden 24 yıl geçti. Türkiye tarihinde kara bir leke olan bu süreçte gazeteler de bu süreçte etkin şekilde kullanılmış adeta olacaklar için zemin hazırlamıştı.
28 ŞUBAT SÜRECİ
28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat 1997'de olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı başlatıldığı iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli postmodern darbeye giden süreçti.
Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçte yaşananlar, post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır.
NASIL VE KİME KARŞI?
Bu dönem, başta muhafazakar kesime karşı başörtüsü yasağı gibi ayrımcı uygulamalara ve insan hakları ihlallerine sahne olmuş, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, ikna odaları kurulup başlarını açmaları için zorlanmış ve çok sayıda kamu personeli işinden atılmıştır.
"İrticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığı denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuştu.
28 ŞUBAT'TA ALINAN KARARLAR
28 Şubat'ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu vurguladı. 28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, "laiklik için yasalar uygulanmalı, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı" deniyordu.
28 ŞUBAT KARARLARI SONRASI YAŞANANLAR
4 Mart'ta dönemin Türkiye Başbakanı Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve daha sonra da imzalamadı. 21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, "Ülkeyi iç savaşa sürüklediği" suçlamasıyla, RP'nin kapatılması için dava açtı. 3 Haziran'da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM'de başladı. 7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.
ASKERDEN MAHKEMELERE "İRTİCA BRİFİNGİ"
10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi. 18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.
Ertesi gün 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.
30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.
MECLİS'TE KAVAKÇI'YA AĞIR SÖZLER
Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde 111 milletvekili çıkarmış ve meclisteki yerini almış, İstanbul'dan milletvekili seçilen Merve Kavakçı, 28 Şubat sürecinin ve başörtüsü yasağının devam ettiği o günlerde başörtüsü nedeniyle daha seçildiği ilk günden itibaren Türkiye kamuoyunda yer bulmuştu. Dönemin meclisin en yaşlı üyesi TBMM geçici başkanı Ali Rıza Septioğlu ise Atatürk'ün Şapka İnkılâbı'nı işaret ederek ve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclise genel kuruluna giremeyeceğini ve yemin edemeyeceğini söylemiştir.
Daha sonra 2 Mayıs 1999 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu'ndan mazbatasını aldıktan sonra meclisin açılış oturumuna katılmak için Merve Kavakçı, TBMM Genel Kurul Salonu'na gelmiş ancak başörtüsüyle meclis genel kuruluna girmesi üzerine Demokratik Sol Parti (DSP) milletvekilleri sıralara vurarak ve yuhalayarak Kavakçı'yı protesto etmişler, bu sırada DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit meclis kürsüsüne gelerek şu sözleri sarf etmiştir:
"Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"
28 ŞUBAT'TA FETÖ'NÜN DURUŞU
28 Şubat sürecinde dikkat çeken isimlerden Fetullah Gülen olmuş, 11 Ocak 1997'de Necmettin Erbakan Ramazan nedeniyle 51 tarikat ve cemaat liderini Başbakanlık Konutu'na iftara çağırmış, Fetullah Gülen de çağrılanlar arasında olmuş ancak iftar yemeğine katılmamış, olay kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuştur.
29 Mart 1997'de Samanyolu TV'de katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri'ni siyasete müdahale etmek ve muhtıra vermekle eleştirenlere karşı "Asker demokratik yollarla sorunların çözümünü istedi" demiş, 28 Şubat sonrasında Necmettin Erbakan'ı eleştirenler arasında yer almış ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin müdahalesini demokratik bulduğunu söylemiştir. Yine 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın Doğan'a verdiği röportajında da askerin tutumunu destekleyerek şöyle demiştir:
"Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat. Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar. Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan."
..