Yunanların kanlı tarihi: Tripoliçe Katliamı

Yunanların kanlı tarihi: Tripoliçe Katliamı

23 Eylül 1821 tarihinde Yunanlar Osmanlı Devleti´ne karşı ayaklandıkları Mora İsyanı sırasında ele geçirdikleri Tripoliçe´de Türkleri katletti Amerika’dan Rusya’ya, Fransa’dan İngiltere’ye kadar bütün Batı’nın kutlamak için yarıştığı 200 yıl önceki Yunan isyanında Mora’da büyük bir Türk soykırımı yapılmış ve 25 binden fazla Türk, kadın ve çocuk ayırt edilmeden katledilmişti. Kaçanların da geri dönmemesi için evleri ve bağları bile yakılıp yıkılmıştı

23 Eylül 2011 - 15:01 - Güncelleme: 23 Eylül 2021 - 15:24

 

Yunanların kanlı tarihi: Tripoliçe Katliamı

23 Eylül 1821 tarihinde Yunanlar Osmanlı Devleti´ne karşı ayaklandıkları Mora İsyanı sırasında ele geçirdikleri Tripoliçe´de Türkleri katletti

Haber Giriş: 23 Şubat 2021 Salı 09:05Son Güncelleme:  Kaynak: TRT Haber, Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, Mora Türkleri kitabı

200 yıllık acı: Mora Katliamı200 yıllık acı: Mora Katliamı

[Mora Türkleri 200 yıl önce büyük bir katliama uğradı. Rumlar tarafından yaklaşık 40 bin kişi acımasızca öldürüldü. Yunanistan'ın kara lekesi Mora Katliamı tarihi vesikalarda.

Yunanların kanlı tarihi: Tripoliçe Katliamı

23 Eylül 1821 tarihinde Yunanlar Osmanlı Devleti´ne karşı ayaklandıkları Mora İsyanı sırasında ele geçirdikleri Tripoliçe´de Türkleri katletti

Mora İsyanı, 1821-1829 yıllarında Yunanistan'ın Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan ayaklanmadır

19. yüzyıla kadar başarısızlıkla sonuçlanan Yunan isyanları 1821’de Mora Yarımadası’nda başlayan isyanla yeni bir sürece girdi

Ayaklanmalar kısa bir süre içerisinde yayıldı

Yunan isyanları, zengin tacirler, diaspora, ayrılıkçı cemiyetler, Fener Rum Patrikhanesi ve Avrupalı devletler tarafından desteklendi

Mora’da Yunanların saldırıları üzerine, Mizistre, Levendar, Fenar ve Bardine’nin Müslüman halkı Tripoliçe’ye; Endruse ve Nişter halkı Koron, Moton ve Anavarin’e; Gaston halkı da Lale Kalesi’ne sığındı

Tripoliçe, Yunan isyancılar tarafından ele geçirilince Müslümanlar öldürüldü, camiler kiliseye dönüştürüldü

Katliamda, yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı

Kadınlara ve çocuklara öldürülmeden önce işkenceler yapıldı

10 binin üzerinde Türk öldürüldü

Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklara işkence edildi, kolları ve bacakları kesildi

Hamile olan kadınların karınları kesildi

Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlar tarafından vuruldu

1821 Nisan tarihine kadar Mora Yarımadası’nda yaşayan 50.000 kadar Müslüman’dan hiçbiri kalmadı

Müslüman Türkler ya kaçtı ya da Yunanlar tarafından öldürüldü

Unutturulmak istense de tarih unutmaz...

Bundan tam 200 yıl önce 40 bine yakın Mora Türkü, Rumlar tarafından katledildi.

İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Örenç yıllardır bu konunun izini sürüyor, bilgi, belge topluyor. Örenç, Mora Türklerinin uğradığı soykırım hakkında yaptığı araştırmalarını TRT Haber ile paylaştı.  

Vatanından koparılan Mora Türkleri

Mora Yarımadası, bugünkü Yunanistan'ın en güney ucu…

Ege’ye, İyon denizine, Adriyatik’e hatta Akdeniz’e hakimiyet kurmak için mükemmel konumda. Bu nedenle tarih boyunca stratejik öneme sahip oldu. 
Türk fethinden önce Mora’da Bizans despotları hakimiyet sürüyordu. İstanbul’u alıp Bizans’ı tarih sahnesinden silen Fatih Sultan Mehmet 1460 yılında Mora’yı da Osmanlı topraklarına kattı. Ele geçirilen her yerde olduğu gibi Mora da Müslüman ailelerin akınına, uğradı. Aileler Mora’ya yerleşti, bölgeyi vatan edinip imar etti.

Türk hakimiyeti döneminde, hiç kimse dinine, milliyetine, ırkına göre muamele görmedi. Ayırım yapmaksızın herkese hizmet veren binlerce vakıf eseri oluşturuldu. Günümüzde bu eserlerden ne yazık ki çok azı ayakta kalabildi. Çünkü silinmek istenen Türk iziydiler, yıkıldılar, yakıldılar, yok edildiler.

Rum isyanından bir sahne

[Rum isyanından bir sahne]

İlk isyan: 22 Şubat 1821

1821’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsız bir Yunanistan büyük acıların, katliamların sonunda kuruldu. 

Yunan bağımsızlığı sürecinin en büyük mağduru ise 361 yıl boyunca bura toprakları vatan edinen, nesiller boyu burada yaşayan Mora Türkleriydi. Türkler o devirde eşine az rastlanır katliamlara uğradı. Avrupalıların da kabul ettiği gibi, 1821 isyanı çok kısa bir sürede acımasız bir din ve ırk savaşı haline geldi. 

Yakasında taşıdığı alametiyle isyancı lider Aleksandr İpsilanti

[Yakasında taşıdığı alametiyle isyancı lider Aleksandr İpsilanti]

İsyan başladığında Mora Yarımadasında 90 binin üzerinde Müslüman nüfus yaşadığı tahmin ediliyor. Bağımsızlık ilan edilince bu nüfustan eser kalmadı. Büyük çoğunluğu isyanlar sırasında katliama uğradı. Sağ kurtulanlar ise nesiller boyu yaşadıkları evlerini, topraklarını, anılarını, atalarının mezarlarını kısacası vatanlarını geride bırakıp Mora’dan göç etmek zorunda kaldı. 

Yunanların kanlı tarihi: Tripoliçe Katliamı

İsyan nasıl başladı?

1821 isyanı başlamadan önce Mora’da Türkler, Yunanlılar ve Yahudiler iç içe yaşıyordu. Yan yanaydılar, komşuydular. Birlikte ekiyor, birbirlerinden alışveriş yapıyorlardı. Hiç kimse bir gün gelip de komşusunun kendisini öldürmek için kapısına dayanacağını tahmin etmemişti. Bu nedenle saldırıya uğrayan veya kuşatma altında kalan Müslümanlar, başlarına böyle bir şey gelmesini hiç beklemiyorlardı, hazırlıksızdılar.  

İlk isyan hareketi bugün Romanya sınırları içinde bulunan ve o dönemde Yunan idaresi altındaki Eflak-Boğdan’da başladı. Osmanlı Devleti, dışarıdan ve yerli halktan yeteri kadar destek bulamayan bu isyan girişimini bastırdı.
Dağılan isyancılardan önemli bir kısmı Mora’ya geçmeyi başardı. Burada ortam örgütlenmeye çok elverişliydi. 

Görgü tanıklarının ifadesine göre, 1821 isyanı boyunca Mora’da açlık ve ölüm günlük yaşamın doğal bir parçası haline geldi. Bu acımasız kıyımdan sadece Türkler değil, bölgedeki Yahudiler de etkilendi.

Binlerce Türkü öldüren isyancı lider Theodoros Kolokotronis

[Binlerce Türkü öldüren isyancı lider Theodoros Kolokotronis]

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, isyan sürecinden şöyle bahsediyor:

“Mora’nın Pindus ve Olimpus dağlık bölgelerinde yaşayan, merkezi otoriteyle sınırlı ölçüde tanışmış Hıristiyan Kleft gurupların isyanda çok önemli etkisi oldu. Rum isyancılar ayrım yapmadan bütün Müslüman köylerini yağmalayıp, Türkleri katletmeye başladı. Ağızdan ağza Mora’da ve dünyada hiçbir Türk’ün kalmayacağı dolaşıyor, bir kökten yok etme savaşının başlangıcını ilan eden şarkılar söyleniyordu.” 

Mora Yarımadasında 40 bin Türk katledildi

Mora’daki ilk katliam haberi duyulunca Mezistre, Landor, Fenar, Badrine Müslüman halkı Tripoliçe’ye, Arkadya, Andurusa halkı Koron, Moton ve Navarin’e, Gastunlular Lala Kalesi’ne sığınmışlardı. Vostice Müslümanları, buradaki Rumlar tarafından kandırılarak kayıklarla Salona Kasabası’na nakledilmek üzere iskele başına getirildiler. Ancak Rum isyancılar verdikleri sözü tutmadılar ve Türklerden 400 kadarını öldürdüler. 

40 bin Türk’ün katledildiği Mora, Tripoliçe kuşatması

[40 bin Türk’ün katledildiği Mora, Tripoliçe kuşatması]

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, Mora Türklerine yapılan katliamlardan şöyle bahsediyor:

"Tarihin en büyük katliamlarından birinin eşiğinde olan Mora’daki Tripoliçe şehri, 5 ay boyunca 50–60 bin Rum tarafından aralıksız kuşatıldı. Rum isyancılar Tripoliçe’de Rum isyanı boyunca meydana gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdi. Şahit olanların kanının donduran saldırılarda, şehirde bulunan 40 bine yakın Türk’ün hemen tamamı 3 gün içinde vahşice öldürüldü. Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 kişi rehin alındı. Kin dolu Rumlar Türk mezarlığını dahi kazıp, kemikleri çıkarıp yaktılar. İsyancılar, kuşatma esnasında Türklere gayret vererek isyana karşı koymaya teşvik eden Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’yi de üzerine yağ döküp yakmak suretiyle katletti."  

Tanık ve yazarların kaleminden Mora…

Mora’da Türklere karşı işlenen cinayetleri ve katliamları konu alan yabancı kaynak eserler Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere kütüphanelerinden daha sonraki yıllarda birer birer yok edilmeye başlandı. O eserlerden biri de ABD’li yazar McCarthy’nin, Ölüm ve Sürgün adlı yapıtıdır.

McCarthy kitabında, Mora Yarımadası’nda Rumların Müslümanlara karşı genel bir yok etme politikası içinde olduklarına özellikle vurgu yaparak, ayaklanmanın milliyetçi sloganını Balyabadra Piskoposu Germanos’un ağzından dökülen; “Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” söyleminin temsil ettiğini belirtiyor. 

200 yıllık acı: Mora Katliamı

Kentte bulunan Avrupalı gönüllülerden Kotsch adlı bir Alman subayın anlattıkları:

“Türklerle ilişki kurduğu sanılan bir Rum papazı işkence ile öldürülmüştü. Kentten kaçmaya çalışan bir Musevi, büsbütün soyularak, organları kesilmiş; o durumda kentte dolaştırıldıktan sonra asılmıştı. Öldürülmeyenler 10-15 adet Rum eşkıya tekneleri ile Kuşadası ve İzmir taraflarına nakledildiler. Bu göçmenlerden bir kısmı Anadolu’ya geldiklerinde uzun süre açlık çektiklerinden, yemek yer yemez ölmeye başladı.”

"Yunanistan Avrupa’ya eksik rapor gönderdi"

Rum isyanı ve sonrası gelişmelere dair eseri bulunan David Howarth, Mora’da Türklere yapılanları ibret verici cümlelerle kaleme alıyor. Howarth, 1821 ihtilalini yerinde izlemiş, İngiliz, İtalyan, Fransız, Alman subay ve gazetecilerin ülkelerine döndükten sonra yazdıkları kitap, makale ve günlükleri tek tek inceleyerek eserini hazırlamıştı.

Howarth eserinde verdiği sarsıcı bilgilerden sadece aşağıdaki satırlar yaşanan vahşeti anlatmaya yetiyor:  

"Yunanlıların, barbarlıklarına 20 kadar Avrupalı tanık olmuştu. Bunlardan biri de İskoçyalı Albay Thomas Gordon’du. Tripoliçe’de gördüğü olaylar o kadar dehşet vericiydi ki, utanç verici bu olayların, sonsuza değin bilinmesini istedi: İki gün içinde, on binlerce Türkün yaşadığı şehirde tek canlı kalmamıştı. Bunların çoğu, kafası, kolları ve bacakları kesilerek öldürülmüşlerdi. 1821 ihtilali döneminde, Yunanistan'da yaşayan yabancıların sayısı, parmakla sayılacak kadar azdı. Bu yüzden Avrupa ülkeleri Yunanistan'da neler olup bittiğini bilmiyordu. Yunanistan dışına gönderilen raporlar savaşa katılmamış, Atina'da yaşayan aydın romantikler tarafından hazırlandığı için, Yunanlıların ideallerine uygun ölçülerde kaleme alınıyordu. Bu Avrupalılar Türkleri kınarlarken, barbarlık edenin ve katliamı başlatanın Rumlar olduğunu bilmiyorlardı."

 

Rum isyanına gönüllü katılan Avrupalılar

[Rum isyanına gönüllü katılan Avrupalılar]

"Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler"

Ünlü İngiliz yazar William St. Clair, Mora’daki Rum katliamlarını şu çarpıcı cümlelerle anlatıyor:

“Dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler.”

Tanıklardan Lütfi Efendi’nin kaleminden dökülen notlar:

“Rumların ayaklanmasıyla, yaklaşık dört asır Mora’yı vatan edinen Türkler, isyancıların çok şiddetli saldırılarına maruz kaldı. İsyana Rumlara destek için katılan ancak gördükleri vahşet karşısında irkilen bazı Avrupalı müelliflerin gözlemlerinden anlaşıldığı kadarıyla, Rumların bu vahşi cinayetleri tam bir soykırım özelliği taşıyordu.”  

İsyan neden bastırılamadı?

1821’de başlayan isyan yaklaşık 10 yıl devam etti. Dönemin Avrupalı büyük devletleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya isyancı Yunanlıların lehine diplomatik ve askeri müdahalelerde bulundu. Avrupalılar isyancıları açıktan destekledi. Bu da Osmanlı Devleti’nin isyanı bastırmasını imkansız hale getirdi. 

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, Yunanistan'ın bağımsızlığının Avrupasız olamayacağını, şu cümlelerle anlatıyor: 

"Avrupa’da sahip oldukları uygarlığın kültürel ve laik köklerinin Antik Yunanistan’dan kaynaklandığı tezi kabul görüyordu. Her rütbeden subaylar ve halk gönüllü yazılıyordu. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın pek çok yerinde kurulan komiteler para topluyor, isyana fiilen katılan gönüllü gruplar Mora’ya akın ediyordu. New York gibi büyük şehirlerde para ve mühimmat yardımları toplanıyor, gönüllülerle birlikte isyan bölgesine gönderiliyordu." 

( Filika Eterya Gizli Örgütü) İsyanın hemen bütün organizasyonu Rusya'da kurulan Filiki Eterya Gizli Örgütü üyelerince gerçekleştiriliyordu.

[( Filika Eterya Gizli Örgütü) İsyanın hemen bütün organizasyonu Rusya'da kurulan Filiki Eterya Gizli Örgütü üyelerince gerçekleştiriliyordu.]

Yunanistan ile bugünkü sorunların kaynağı: 1821

Dış güçler tarafından kurdurulan Yunanistan, yine dış güçlerin desteği ve teşvikiyle Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’yu işgale kalkıştı. Bugün de dış destek olmadan hareket kabiliyeti sınırlı. Yunan emellerinin önemli güç kaynağı yine hiç şüphesiz Batı’nın Helen dostluğu.

Geçmişin derinliklerinde unutturulmaya çalışılan Mora Türklerine yönelik katliam “medeniyet beşiği” olmakla övünen Yunanistan için tarih sahnesinden silmek istediği kara bir leke.

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, Yunanistan ile yaşanan bugünkü sorunların temelinin 200 yıl öncesine dayandığı görüşünde:  

“Günümüz Türk-Yunan ilişkilerinde karşılaşılan krizlerin önemli kısmının tarihin bu karanlık dönemlerine dayandığını ve iki ülkenin gelecekteki ilişkilerinin şekillenmesinde belirleyici etkiler bıraktığını belirtmek yanlış olmayacak. Bu nedenle Türk-Yunan ilişkilerindeki tartışmaları sadece güncel hukuki, politik, ekonomik, askeri ve stratejik gelişmeleri dikkate alarak anlamak mümkün görünmüyor.” 

Yunan milli marşı Mora Türklerine uygulanan katliamı öven şiirin bir parçası

Yunanistan’ın bugünkü milli marşının yazarı Dionysios Solomos. Solomos, 1823’te kaleme aldığı şiirinde Yunanların Osmanlıya başlattığı isyanı anlatıyor.

Şiir özgürlük için Türklerin katledilişini meşrulaştırmaya çalışıyor. Solomos, bugünkü Yunan marşının temellerini oluşturan şiirinde Türkleri adil olmayan millet olarak tanımlıyor ve öldürülmeleri gerektiğini savunuyor. 

158 kıtalık şiirde, Mora sancağının merkezi olan Tripoliçe'de Türklere yapılan katliam şöyle anlatılıyor:

"...Derin okyanusu

İşte böyle uğuldasın isterdim

Ve dalgasında boğulsun

Her Türk tohumu

Neden muharebe yavaşladı bi an?

Neden az kan? …” 

Amerika’dan Rusya’ya, Fransa’dan İngiltere’ye kadar bütün Batı’nın kutlamak için yarıştığı 200 yıl önceki Yunan isyanında Mora’da büyük bir Türk soykırımı yapılmış ve 25 binden fazla Türk, kadın ve çocuk ayırt edilmeden katledilmişti. Kaçanların da geri dönmemesi için evleri ve bağları bile yakılıp yıkılmıştı

200 yıl önce Yunanlılar isyan ettiler. Avrupa'da yaşayan Rumlar ile İngiltereFransa, İtalya, Amerika gibi ülkelerden başka milletlere mensup gönüllüler savaşmak için Mora'ya geldiler. Ancak Kavalalı kuvvetleriyle desteklenmiş Osmanlı ordusu asileri mağlup etti. Yunanlılar'ın kendi kazanamadıkları bağımsızlık ise Rus-İngiliz ve Fransız ordusunun harekete geçerek Osmanlı ordusunu mağlup etmesiyle kazanıldı. Ancak Yunanlılar bağımsız olurken Mora'daki on binlerce Türk katledilmişti. Salâhi Sonyel, Ali Fuat Örenç ve McCarthy'nin araştırmalarında Mora'daki "Türk Soykırımı" bütün teferruatıyla anlatılır.


Yunanlı asiler ve Başpiskopos Germanos.

TEK TÜRK KALMADI
Yunanlılar'ın Eflak ve Boğdan'da, yani Romanya'da başlayan ayaklanması kısa bir süre sonra Mora ile bazı adalara da (Sakız, Semadirek, Sisam) yayıldı. Balyabadra Piskoposu Germanos liderliğindeki Rumlar, Mora'da Kalavrita Kalesi'ne bayrak dikerek isyanı başlattılar. Başpiskopos Germanos'un ilan ettiği gibi isyanın sloganı, "Hristiyanlar'a huzur! Konsüllere saygı! Türkler'e ölüm"dü.
Yunanlılar'ın isyan ettiği Mora ve Attika yarımadası ile Eğriboz Adası'nda çok sayıda Türk nüfus vardı. Rumlar isyan ettikleri yerlerde ilk olarak asırlardır beraber oldukları ve hakim konumdayken kendilerine dokunmayan, ibadetlerine karışmayan Türk komşularını öldürerek işe başladılar.
İsyanın başladığı yer olan Kalavrita'da öldürülen 200'den fazla Türk, katliamın başlangıcıydı. Şehirdeki Türkler, Yunanlılar'ın kendilerini sağ bırakacağı vaadine kanarak teslim olmuşlardı. Ancak katledildiler. Aynı katliam Kalamata'daki teslim olan Müslümanlar'ın da başına geldi. Petros Mavromihalis, eşkıyalarıyla birlikte dağdan inerek Türkler'i katletti. Katliam şehirdeki ırmağın kenarında 24 papazın yaptığı ayinle kutlandı. Kalamata felaketini, Balyabadra ve Livatya'daki bütün Müslümanlar'ın katli izledi.
Atina, Benefşe, Navarin gibi birçok kalede teslim olan Müslümanlar antlaşma şartlarına rağmen Anadolu'ya gönderilmeyerek katledildiler. Atina'da teslim olan halktan 400 kişi sokaklarda parçalanırken, Missolonghi'de 22 kişi haricinde herkes acımasızca öldürüldü. Şehirdeki Türkler'in çoğu öldürülürken, kadınlar zengin Rum ailelerin evlerinde köle olarak alıkonuldu. İmrahor'daki (Vrachori) 500 aile işkence edilerek katledildi. Yunanlılar tarafından kâfir addedilen Yahudiler de Müslümanlar gibi öldürülmüşlerdi. Navarin'deki Türkler'in hemen hemen hepsi kadın, erkek ve çocuk demeden katledilmişti. Çocuklar denize atılarak boğulmuş, bebekler kayalara atılarak parçalanmıştı. Mizistre (Lakonya) Türkleri gibi, birçokları da kaçarken yollarda katliama uğradılar. İsyan yayıldıkça işgal edilen yeni bölgelerde de Türk katliamı tekrarlandı.
26 Mart'tan 22 Nisan'daki Paskalya yortusuna kadar geçen sürede, 15 binden fazla Türk acımasızca katledildi. Türkler'e ait binlerce bağ evi ve birçok yerleşim yeri de yerle bir edildi. Katledilmekten kalelere kaçarak canını kurtaran Türkler'in geri dönme ümidini kırmak için, evleri, bağ evleri yakılmış, malları harap edilmişti.


Tripoliçe katliamı.

KEMİKLERİ BİLE YOK ETTİLER
İsyan üzerine köy ve kasabalardaki Türkler katledilmemek için kalelere sığınmışlardı. Mora Yarımadası'nın merkezi Tripoliçe'ye on binlerce Türk gelmişti. Asiler burayı ele geçirmek için 1821 sonbaharında beş ay süreyle kuşattılar. 10 Ekim 1821'de bir ihanet sonucunda kale kapısının açılmasıyla Tripoliçe büyük bir katliama sahne oldu. Üç gün süren katliamda binlerce Türk öldürülmüştü. Kalenin direnişinin sembolü Kadı Halim Efendi ise üzerine yağ dökülerek acımasızca katledildi. Katliamda dirilerden sonra sırayı ölüler aldı. Mezarlar açılarak kemikler çıkarılıp yakıldı.
Alison Phillips, "War of Greek Independence" isimli eserinde Tripoliçe katliamını şöyle anlatır: "Perişan Türk halkı, üç gün süreyle vahşi haydutların hırs ve zulmüne maruz bırakıldı. Yaşına ve cinsiyetine bakılmadan hepsi katledildi. Öldürülmeden önce kadın ve çocuklara işkence yapılmıştı. Katliam o kadar mahşeriydi ki, çete lideri Kolokotronis'in kendi anlatımına göre, kasabaya girdiğinde, hisar kapısından itibaren atının nalları toprağa değmedi. Onun zafer yolu, halı gibi insan cesetleriyle kaplanmıştı. İki günün sonunda, sağ kalabilen feci haldeki 2 bin kadar her yaş ve cinsiyetten Müslüman, bilhassa kadın ve çocuklar merhametsizce toplanıp, yakındaki bir dağdan uçuruma yuvarlandı ve orada sığır gibi parçalandılar."
Katliam sadece Mora'yla sınırlı kalmamıştı. Romanya'da isyan eden Rumlar, oradaki Türkler'i de merhametsizce katletmişlerdi. Osmanlı memur ve askerleri ile halktan Türkler'in katledilmesi, şehirlerden sonra dağlarda da devam etmişti.
Adalarda isyan eden Rumlar, yakaladıkları gemilerdeki Türkler'i ve hacca gidenleri öldürdüler. Ele geçirilen bir Türk gemisinin 57 personeli, Hidra Adası sahilinde, diri diri ateşte yakıldı.
Yunanlılar, Türkler'i kollarını, bacaklarını parçalayıp, yakıp, üzerlerine kaynar yağ döküp işkenceyle öldürdüler. Türk kafalarıyla sokaklarda top oynadılar. Katliamın yaşandığı yerlerden geçenler yıllar sonra bile kemik yığınlarını gördüler. Türkler'in yanında yer alan Yunanlılar ve Yahudiler de işkenceyle öldürüldü. Hatta kendilerine yardıma gelen bazı Avrupalılar'ı da mallarını almak için katlettiler.


Byron ve Yunanlı asiler.

PİŞMAN OLAN AVRUPALILAR
Yunanlılar'a koşarak gelen birçok Helen hayranı, katliamı görünce ya intihar etmiş ya da Yunanlılar'ı terketmişti. Almanyalı Doktor Wilhelm Boldemann zehir içerek intihar ederken, İskoçyalı Albay Thomas Gordon ise Yunan barbarlığını görünce asilerden ayrılmıştı. Kimi Helen hayranı da gerçekleri gördükten sonra ülkelerine dönüşlerinde "Başkalarının, benim işlemiş olduğum hataları işlememesi için bu yazıyı kaleme alıyorum. Modern Yunanistan, eski Yunanistan gibi değildir. Yunanlılar, şükran bilmeyen, gaddar ve barbar bir soydurlar" diye yazılar yazmışlardı.
Yunanistan'dan ülkelerine dönen birçok Fransız subay, Yunanlılar'ı "Alçak, korkak ve iyilik bilmez bir soy!" olarak tasvir ederken Korint katliamına şahit olan Prusyalı bir subay, "Orada yalnız sefalet, ölüm ve nankörlükle karşılaşacaksınız. Size Almanya ve İsviçre'de söylenenlere inanmayınız; yaşlı bir askerin söylediklerine inanınız" demiş, Prusyalı başka bir subay ise "Eski Yunanlılar artık yoktur. Solon, Sokrates ve Dimosthenis'in yerini kör cehalet almıştır. Atina'nın makul yasalarının yerini barbarlık almıştır. ...Yunanlılar, basın aracılığıyla yabancılara vermekte oldukları çekici sözleri yerine getirmiyorlar" diye yazmıştı.
İsyan'dan önce Mora ve Attika yarımadası ile Eğriboz Adası'nda on binlerce Türk yaşıyordu. Avrupa medeniyetinin ataları kabul edilen Yunanlılar'ın katlettikleri Türkler'in sayısı 25 binden fazla olarak tahmin ediliyor.

YABANCI TARİHÇİLERİN GÖZÜNDEN TÜRK KATLİAMI
Tarihçi William St. Clair, "That Greece Might Still be Free": "20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk, birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Yunan komşuları tarafından katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler, kısa bir sürede öldürüldüler; yakılan evleri, cesetlerinin üzerine yıkıldı. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da Yunan güruh tarafından yollarda öldürüldüler. Küçük kentlerde, Türkler, evlerine kapanarak kendilerini korumaya çalışıyorlar, ama pek azı kurtulabildi. Bazı yerlerde açlığa dayanamayarak, hayatlarının bağışlanacağına dair onlara söz veren asilere teslim oldular, ama yine de öldürüldüler. Ele geçirilen Türk erkekler derhal öldürülüyor, kadınlarla çocuklar köle olarak asilere dağıtılıyor, ama daha sonra onlar da öldürülüyorlardı. Mora'nın her yanında, sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Yunan asiler, çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı. Çoğu kez Ortodoks papazlar, onlara önderlik ediyor ve bu sözde 'kutsal' eylemlerinde onları kışkırtıyorlardı. Yunanlılar arasındaki bu 'vahşice öç alma iştiyakı, çok geçmeden katletme zevkine' dönüştü. Yunanistan Türkleri 1821 yılı baharında dünyanın geri kalanının kaydına girmeden ve yas tutulmaksızın ortadan kayboldular".
İskoç Tarihçi George Finlay, "History of the Greek Revolution": "1821 Nisan ayında Yunan yarımadasının her tarafına yayılmış, tarımla uğraşan 20 binin üzerinde Müslüman insan yaşamaktaydı. İki ay geçmeden bunların çoğunluğu kadın-çocuk denmeden acımasızca ve pişmanlık duyulmadan vahşice katledilmişti. Şimdi bile yoldan geçen seyyahlara taş kümelerini gösterip, 'İşte şurada Ali Ağa'nın konağı vardı ve biz onunla birlikte ailesiyle hizmetkârlarını burada kestik' deyip; bir gün bu yaptıklarından ötürü kindar bir öfkeyle karşılaşacağını hiç düşünmeden, bir zamanlar Ali Ağa'ya ait olan tarlaları sakince sürmeye koyulan yaşlı adamlara rastlarsınız. İşlenen suç bir ulusa aitti ve doğurduğu huzur bozucu sonuçlar ne olursa olsun, telafi etmesi o ulusa ait bir davranış biçimi olarak o ulusun vicdanında yer etmeliydi".
İngiliz Tarihçi Walter Alison Phillips, "The War of Greek Independence": "Nisan ayında isyan yaygınlaşmıştı. Sanki bir yerden işaret almış gibi köylüler birden her tarafta ayaklandılar ve ellerine geçirdikleri tüm Türkleri çocuk, kadın, erkek ayırt etmeden katlettiler. Ağızdan ağıza dolaşan 'Mora'da hiç Türk kalmasın; hatta tüm dünyadan silinsinler' şarkısı, bir yok etme savaşının başlangıcını haber verdi. Mora'daki Müslüman sayısının 40 bin olduğu sanılıyordu. İsyanın başlamasından sonraki üç hafta içinde şehirlere kaçabilen birkaç kişi haricinde hiç Müslüman kalmamıştı".
Amerikalı Tarihçi McCarthy, "Ölüm ve Sürgün": "Bazen savaş sarhoşluğu içinde ve eski efendilerin düştüğünü görmek arzusuyla, Türkler derhal öldürülmüşlerdi ama katliamların çoğu planlı ve serinkanlılıkla işlenmişti. Şehir ve kasabaların tüm Türk nüfusu toplanıp şehir dışına yürütülmüş ve kuytu yerlerde boğazlanmışlardı".
İngiliz Tarihçi David Armine Howarth, "The Greek Adventure": "Yunanlılar, bu cinayetleri işlerken, herhangi bir neden aramıyorlardı. Kan dökme şehvetine kapıldıkları için öldürüyorlardı".

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı

1821 Mora ayaklanmasında on binlerce Türk yarımadada katledildi. Tarihçiler, Yunan katliamını tüm gerçekliğiyle ortaya koydu.

Mora’da yaşayan Türkler, bundan tam 200 yıl önce Yunanlar tarafından katledildi.

Mora Yarımadası, bugünkü Yunanistan’ın güneyinde, Ege Denizi’nde yer alıyor.

Osmanlı Devleti, 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde Mora’yı fethederek ülke topraklarına kattı.

90 BİNDEN FAZLA MÜSLÜMAN YAŞIYORDU

Fethin ardından yarımadaya yerleşen Müslüman Türk aileler, buradaki Yunanlılarla iç içe yaşamaya başladı. 1821 yılına gelindiğinde ise Yunanlar, isyan çıkararak Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsız olmak istedi.

İsyan, Mora Türklerinin Avrupa’nın gözleri önünde katliamına yol açtı. Tarihçiler, isyan başladığı dönemde Mora’da 90 binden fazla Müslüman nüfusun yaşadığını söylüyor.

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı #1

MORA'DA YAKLAŞIK 40 BİN TÜRK KATLEDİLDİ

Mora bölgesine bağlı Tripoliçe şehri, 5 ay boyunca yaklaşık 60 bin Yunan tarafından kuşatıldı.

Tripoliçe’de bulunan 40 bine yakın Türk’ün neredeyse tamamı isyancılar tarafından vahşice katledildi.

AVRUPA'NIN DESTEĞİNDEN DOLAYI İSYAN BASTIRILAMADI

1821’deki isyan yaklaşık 10 yıl sürerken, İngiltere, Fransa ve Rusya Yunanlıların lehine diplomatik ve askeri hamleler yaptı.

Osmanlı Devleti’nin isyanı bastırması, Avrupalıların isyancıları açık destek vermesi nedeniyle imkansız hale geldi.

İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Ali Fuat Örenç, Yunanistan’ın tarihinde kara bir leke olarak kalan olayla ilgili olarak “Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 kişi rehin alındı. Rum isyancılar Türk mezarlığını dahi kazıp, Müslümanlara ait kemikleri çıkarıp yaktı. İsyancılar, kuşatma esnasında Türklere gayret vererek savaşa teşvik eden Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’yi de üzerine yağ döküp yakmak suretiyle katletti.” bilgisini paylaştı.

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı #2

 

MÜSLÜMANLARA KARŞI YOK ETME POLİTİKASI UYGULANDI

ABD’li yazar McCarthy, “Ölüm ve Sürgün” adlı kitabında, Mora Yarımadası’nda Müslümanlara yönelik genel bir yok etme politikası güdüldüğüne vurgu yapıyor.

McCarthy, Tripoliçe katliamına ilişkin, “Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler.” ifadesini kullanıyor.

Tarihçi Nicolae Iorga da Yunan vahşetini, “Tripoliçe şehrinden yalnız duman tüten harabeden başka bir şey kalmamıştı. İsyancılar, Tripoliçe şehrinde hiçbir şey bırakmayacak biçimde yağma yaptı. Öyle ki, katliama katılan Manya Beyi, payına düşen ganimeti 20 katır ve 2 deve ile ancak taşıyabilmişti.” şeklinde aktarıyor.

Mora Yarımadası’nda Türk hakimiyeti döneminde ise hiç kimsenin dinine ve ırkına göre muamele görmediğine dikkat çekiliyor.

Yunanistan’ın tarihindeki kara leke: Mora katliamı #3

"YUNANİSTAN DIŞINA EKSİK RAPORLAR GÖNDERİLDİ"

Mora’daki isyana dair eseri bulunan David Howarth, iki gün içinde on binlerce Türkün yaşadığı şehirde tek canlının kalmadığını belirtiyor.

Howarth, Türklerin katledilmesi konusunda, “Yunanistan’da yaşayan yabancıların sayısı, parmakla sayılacak kadar azdı. Bu yüzden Avrupa ülkeleri Yunanistan’da neler olup bittiğini bilmiyordu. Yunanistan dışına gönderilen raporlar savaşa katılmamış, Atina’da yaşayan aydın romantikler tarafından hazırlandığı için, Yunanlıların ideallerine uygun ölçülerde kaleme alınıyordu.” diyor.

"MORA’DAKİ TÜRKLER KASTEN ÖLDÜRÜLDÜ"

İngiliz yazar William St Clair da Mora’daki vahşeti “Dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler.” ifadeleriyle anlatıyor.

Bu haber 975619 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
ALLAH (C.C.)
ALLAH (C.C.)
İran toz duman! Şahid Racai Limanı’nda büyük hasar: 25 ölü yüzlerce yaralı | Patlamanın nedeni ortaya çıktı
İran toz duman! Şahid Racai Limanı’nda büyük hasar: 25 ölü...